ATSO Başkanı Ali Bahar mayıs ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, yeni kurulan hükümete ve 28 Mayıs’ta seçilecek yeni Cumhurbaşkanına seslendi.
Ekonomiden hukuka, eğitimden kadına şiddete kadar çözüm bekleyen birçok konuda toplumun ve iş dünyasının taleplerini maddeler halinde açıklayan Başkan Bahar, özellikle liyakat, adalet ve eşitlik vurgusu yaptı.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Mayıs Ayı Meclis Toplantısı’nda konuşan Başkan Ali Bahar, siyaset ve seçim gündemini değerlendirdi.
14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ilk tur seçimlerinin ülke adına büyük bir kazanım ve demokratik olgunluk olduğuna işaret eden ATSO Başkanı Ali Bahar, “Yüzde 88’e yakın bir katılım ile gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimi, milletimizin bağımsızlığa ve demokrasiye ne denli bağlı olduğunun güçlü bir göstergesi olmuştur. İkinci tur seçimlerini de aynı olgunlukla tamamlayacağımıza gönülden inanıyorum” dedi.
GÜÇLÜ TÜRKİYE VURGUSU
Seçim sonrası için güçlü bir Türkiye beklentisine vurgu yapan Başkan Bahar, “Daha çok üretim, daha çok iş birliği, daha çok istişare, daha yenilikçi kararlar, daha çok ihracat, daha çok istihdam ve daha istikrarlı bir ekonomik politika için başlangıç noktası sayıp, var gücümüzle çalışacağız. 28’incü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisine seçilen, başta Antalya milletvekillerimiz olmak üzere, 600 vekilimizin hepsini tek tek kutluyor, hayırlı olsun dileklerimi iletiyorum” diye konuştu.
Meclis konuşmasının tamamında yeni seçilen hükümete ve 28 Mayıs’ta seçilecek yeni Cumhurbaşkanına seslenen Başkan Bahar, “Ulu önder Atatürk demiştir ki, ‘Hükümetin iki hedefi vardır. Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek’, bizler de bu konuda ülkemiz ve milletimizin refahı için beklentilerimizi dile getirmek istiyoruz” dedi.
LİYAKAT SORUNLARIN TEMEL SEBEBİ
Liyakat kelimesinin altını çizen Başkan Bahar, “Liyakatin artık ön plana çıkarıldığı bir bürokrasi ortamı oluşturmalıyız. Kişisel ilişkilerin liyakat prensibini etkilemesi, büyük bir sorundur. Özellikle yüksek düzeydeki kamu görevlerine yapılan atamalarda, liyakat yerine kişisel tercihlerin etkili olması yaşadığımız birçok sorunun temel sebebidir. Liyakat ilkesinin tam anlamıyla yerleşmesi ve uygulanması için özel bir çaba gerekmektedir. Kamu yönetiminde şeffaflığın artırılması, yetenek ve deneyimi teşvik eden bir çalışma ortamının oluşturulması gibi adımlar bu yönde atılması gereken ilk ve en önemli adımlardır.” dedi.
EŞİTLİK, ŞİDDET VE TACİZE DİKKATİ ÇEKTİ
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesi, yoksullukla mücadele edilmesi ve toplumsal dışlanma riski altında olan dezavantajlı gruplar için uygulanabilir stratejiler belirlenmesinin önemine vurgu yapan Başkan Bahar, “İnatla ve ısrarla, söylenenin tam aksini ifade etmek isteriz ki; “Bir kereden çok şey olur, sağlıklı bir bireyin ve düşüncenin, bir kereye bile tahammülü yoktur, olmayacaktır.” Kadına ve çocuğa yönelik taciz ve şiddetin son bulması için cezai müeyyidelerin caydırıcı hale gelmesi, farkındalık ve eğitim çalışmalarının artırılması gerekmektedir.”
HIZLI TREN PROJESİ ARTIK GERÇEKLEŞTİRİLMELİDİR
Bahar konuşmasında şunları söyledi : “2011 yılında EXPO bayrağını almak üzere Paris’e giden heyete müjde olarak söz verilen “Hızlı Tren” projesi artık gerçekleştirilmelidir. ATSO olarak bizler taşın altına elimizi koyduk, yeni oluşacak hükümetimizde gerekeni yapmalıdır. Antalya`da imar planları hazırlanırken, plan tadilatı yapılırken, şehrin ulaşım boyutu da mutlaka dikkate alınmalıdır.
Turizm kenti olan Antalya’mız için yabancı istihdamı konusunda çok ciddi problemler yaşanmaktadır. Bu problemler kalifiye yabancı iş gücü bulunamaması ile başlayan ve sektörü doğrudan etkileyen olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Şehrimiz için en acil beklentimiz, bu konuda yeni düzenlemeler yapılması, çalışma izinleri konusunda kolaylıklar sunulmasıdır.
Konaklama tesisi sayısı, yatak kapasitesi ve gelen yabancı turist sayısı bakımından Türkiye’de ilk sırada yer alan şehrimizde, turizm faaliyetlerinde coğrafi, mevsimsel ve kitlesel yoğunlaşma bulunmaktadır. Bu yoğunlaşma eldeki potansiyelin yeterince değerlendirilememesine sebep olmaktadır.
Mevcut turizm potansiyelinin ve alternatif turizm olanaklarının değerlendirilmesine yönelik olarak “Turizmin Çeşitlendirilmesi ve Yaygınlaştırılması” gerekmektedir. Antalya kongre, sağlık, spor turizmi ile bu potansiyelini ispat etmiştir. Bu potansiyelin sürekliliğini koruyacak, turizmin 12 aya yayılmasını ve gelir seviyesi yüksek turistin çekilmesini sağlayacak stratejiler geliştirilmelidir.
Şehrimizde biri organize sanayi bölgesinde, biri üniversite bölgesinde olmak üzere iki teknopark bulunmaktadır. Şehrimizin turizm potansiyeli ve bu alandaki şöhreti de dikkate alındığında Antalya’nın “yazılım merkezi” ya da “yazılım üssü” olabilme potansiyeline sahip olduğunu hepimiz biliyoruz.Bu potansiyeli acilen bir kalkınma planı olarak fırsata çevrilmelidir.
Tarımın sabit yatırımlardan aldığı pay sadece %1 civarında, yatırım teşviklerinden aldığı pay ise %1 bile değildir. Son 30 yılda tarım arazilerinin beşte bir azaldığı ve sektörün yaşlandığı göz önüne alınırsa, tarımsal gıda piyasalarında uzun vadeli, üretim planlaması, verimlilik artışı, etkin destek politikasını içeren yapısal politikalara ihtiyaç olduğu açıktır. Ancak yine de ifade etmek gerekir ki, tarımın geleceği tarımsal araziden çok bilime, teknolojiye ve dijitalleşmeye bağlıdır.
Şehrimizin tarım sektöründe sürdürülebilirliğini sağlaması ve rekabetçiliğini koruyabilmesi önceliğimizdir. Sektörde yeni teknoloji ve yöntemlerin benimsenmesi ile üretimde verimlilik sağlanmalıdır. Uluslararası pazarlarda ihracat menzilimiz genişletilmelidir. Tarımsal üretimde modernizasyonun ve kırsal kalkınmanın sağlanacağı politikalar geliştirilmelidir. Yeni ülke anlaşmaları yapılmalıdır.
Hedef pazarlarımıza uyumlu, ileri teknoloji ile çalışan, akreditasyonlu laboratuvarlar kurulmalı, bu konuyu odağına almış hibe, teşvik ve destekler arttırılmalıdır.
Deprem sonrasında Antalya’ya gelenlerin 150 bini aştığını biliyoruz. Kuşkusuz bu göç dalgası, zaten var olan konut ve kira sorununu maalesef daha da artırmıştır. İşyeri kiralarında da %300, hatta %800’lere varan artışlar yapılmıştır. Kira artışlarında bu astronomik rakamlar telaffuz edilmeye devam ederse iş yeri kapanmalarının ardı arkası kesilmeyecektir. Dolayısıyla kira artışlarından artık ticaret, tarım, sanayi, turizm sektöründeki herkes şikayetçidir. Bu artışlar istihdam konusunda da hepimizi zorlamaktadır.
Konut fiyatları ve kira artışlarının birinci nedeni, yüksek enflasyona bağlı maliyet artışları, ikinci nedeni ise arzın talebi karşılayamamasıdır. Depremle birlikte bu sorununun iyice arttığı açıktır.
Dolayısıyla sadece deprem bölgesinde yeni konutlar yapmanın dışında tersine göçü sağlayacak ve ülke genelindeki konut sorununu çözecek büyük bir proje devreye alınmalıdır.
Bu konuda ki teklifimiz; her ilde belirlenecek bir toplu konut alanının, deprem bölgesinde yapılacak konutlarla değiştirilmesidir. Hız ve yüke pozitif etki sağlayacağına inanıyorum.”
* ABDÜLTALİP GÜNGÖR
Kaynak : Abdültalip GÜNGÖR
Ekleme Tarihi : 2023.05.23 17:27:57
Son Düzenlenme Tarihi :