Antalya Kent Konseyi Engelliler Meclisi, sesli uyarı sisteminin tüm toplu taşıma araçlarında kullanılması, kaldırım işgallerinin önüne geçilmesi ve engelliler için su indirimi uygulanmasıyla ilgili taleplerini Büyükşehir Belediyesi’ne iletti
Antalya Kent Konseyi Engelliler Meclisi, Eylül ayı toplantısı Kent Konseyi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Engelliler Meclisi Başkanı Mehmet Karavural, Antalya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Güven Ulutekin, engelli dernek ve kuruluşların temsilcilerinin katıldığı toplantıda engellilerin yaşadığı sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri görüşüldü. Toplantıda engellilerin mezarlıklara erişiminin neredeyse imkansız olduğu, mezarlıkların engelli erişimine uygun hale getirilmesi dile getirildi.
‘HAYATİ ÖNEME SAHİP’
Toplu taşımada görme engelliler için sesli uyarı sisteminin hayati bir öneme sahip olduğunu anlatan Mehmet Karavural, hangi durağa yaklaşıldığını önceden bildiren tramvaydaki sesli uyarı sisteminin tüm toplu taşıma araçlarında uygulanması gerektiğini ifade etti. Engellilerin su indirimi de beklediklerini hatırlatan Karavural, kaldırım işgalleri nedeniyle yaşadıkları sorunlara da değinerek, bu işgallerin önüne geçilmesini istedi. Karavural, su indirimi, sesli sistemin toplu taşımada kullanılması ve kaldırım işgallerine son verilmesiyle ilgili taleplerini Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Güven Ulutekin’e iletti.
BAŞKAN BÖCEK’E İLETECEK
Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Güven Ulutekin, engellilerin su indirim taleplerinin daha önce de Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e iletildiğini hatırlatarak, “Su indirimi, toplu taşımada sesli uyarı sistemi ve kaldırım işgallerinin önlenmesiyle ilgili taleplerinizi not ettim. Bu taleplerinizi Başkanımız Muhittin Böcek’e ileteceğim. Bu konularla ilgili gerekli görüşmeleri yapacağız” dedi.
18 yıl yaşadıkları binanın yıkılmasını izlediler
Kahramanmaraş’ta bir çift, meydana gelen depremler sonrası ağır hasar alan binalarının yıkımını üzüntü içerisinde takip ettiler.
Onikişubat ilçesi Süleyman Şah Mahallesi’ndeki 3 bloklu 60 Evler sitesinin orta bloğu 6 Şubat 04:17’de meydana gelen depremde yıkıldı. Zeminde oluşan sıvılaşma sonucu yıkıldığı iddia edilen binada 38 kişi yaşamını yitirmişti.
Deprem sonrası sitenin iki bloğu ise ağır hasar aldı. Binalarının yıkılacağı haberini alan Çam ailesi de 18 yıl yaşadıkları mahalleye gelerek binanın yıkılışını hüzünle seyretti.
Ağır hasar alan binalarının yıkılışını üzülerek izlediklerini ifade eden Mustafa Çam, “Burası 3 bloktu toplam 51 dairemiz vardı orta blok tamamen çöktü komşularımız gitti abim ve yengem rahmetli oldu. Hâtıralarımız vardı 2006 yılından beri oturuyorduk ve her şeyimiz bir anda gitti şükür biz sağ kurtulduk ama komşularımıza üzülüyoruz. 18 yıldır çocuklarımız burada doğdu ve büyüdü. Artık bu saatten sonra son hâtıralarımızı üzülerek izliyoruz gidecek. Yerinde dönüşüme başvurduk ve inşallah yerinde yapılıp komşularımız ile tekrar yaşarız” diye konuştu.
3 bloklu binanın ortasındaki bloğunun yıkımına neden olan zeminin de biriken su ve sıvılaşmadan kaynaklandığını tahmin ettiklerini söyleyen Çam, “Şu anda biz otağı çadırlarında kalıyoruz. İş yerim de yıkıldı. Başa geri döndük rabbim tekrardan eski günlerimize döneriz umut ediyorum. Biz orta bloğun yıkılmasından dolayı yapan müteahhitlerden davacı olduk. Binada kolon kesme falan olmadı. Ön kısmı temel bir metre aşağı çökmüş. Nedeni ise zeminde sıvılaşma olması. Asansör boşluğunda su varmış o su ön tarafına aktığından dolayı bina zaten bizin binanın üzerine devrilerek çöktü. Biz aşağı inince binanın yıkıldığından haberim oldu” dedi.
Hâtıralarının gözünde canlandığını söyleyen Hatice Çam ise, “Yaşantılarımızdan bir anımız kaldı. Dokunsalar ağlayacağım. Bugün de yıkıldığını görünce buraya geldik. Küçük kızımın dolabını balkona bırakmış yer ayarlamıştım. Her şeyi görünce hâtıralarım gözümde canlandı çok kötü oldum” ifadelerini kullandı.
Onikişubat ilçesi Süleyman Şah Mahallesi’ndeki 3 bloklu 60 Evler sitesinin orta bloğu 6 Şubat 04:17’de meydana gelen depremde yıkıldı. Zeminde oluşan sıvılaşma sonucu yıkıldığı iddia edilen binada 38 kişi yaşamını yitirmişti.
Deprem sonrası sitenin iki bloğu ise ağır hasar aldı. Binalarının yıkılacağı haberini alan Çam ailesi de 18 yıl yaşadıkları mahalleye gelerek binanın yıkılışını hüzünle seyretti.
Ağır hasar alan binalarının yıkılışını üzülerek izlediklerini ifade eden Mustafa Çam, “Burası 3 bloktu toplam 51 dairemiz vardı orta blok tamamen çöktü komşularımız gitti abim ve yengem rahmetli oldu. Hâtıralarımız vardı 2006 yılından beri oturuyorduk ve her şeyimiz bir anda gitti şükür biz sağ kurtulduk ama komşularımıza üzülüyoruz. 18 yıldır çocuklarımız burada doğdu ve büyüdü. Artık bu saatten sonra son hâtıralarımızı üzülerek izliyoruz gidecek. Yerinde dönüşüme başvurduk ve inşallah yerinde yapılıp komşularımız ile tekrar yaşarız” diye konuştu.
3 bloklu binanın ortasındaki bloğunun yıkımına neden olan zeminin de biriken su ve sıvılaşmadan kaynaklandığını tahmin ettiklerini söyleyen Çam, “Şu anda biz otağı çadırlarında kalıyoruz. İş yerim de yıkıldı. Başa geri döndük rabbim tekrardan eski günlerimize döneriz umut ediyorum. Biz orta bloğun yıkılmasından dolayı yapan müteahhitlerden davacı olduk. Binada kolon kesme falan olmadı. Ön kısmı temel bir metre aşağı çökmüş. Nedeni ise zeminde sıvılaşma olması. Asansör boşluğunda su varmış o su ön tarafına aktığından dolayı bina zaten bizin binanın üzerine devrilerek çöktü. Biz aşağı inince binanın yıkıldığından haberim oldu” dedi.
Hâtıralarının gözünde canlandığını söyleyen Hatice Çam ise, “Yaşantılarımızdan bir anımız kaldı. Dokunsalar ağlayacağım. Bugün de yıkıldığını görünce buraya geldik. Küçük kızımın dolabını balkona bırakmış yer ayarlamıştım. Her şeyi görünce hâtıralarım gözümde canlandı çok kötü oldum” ifadelerini kullandı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.16 18:10:05
Son Düzenlenme Tarihi :
Deri kanserindeki artış alarm veriyor
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, cilt kanserine yakalananların sayısındaki artışa dikkat çekerek, Antalya’da haftada artık 4-5 vaka gördüklerini söyledi. Prof. Dr. Ömer Özkan ise güneşin etkisine ve bağışıklık sistemindeki değişikliklere dikkat çekti.
Akdeniz Üniversitesi’..
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, cilt kanserine yakalananların sayısındaki artışa dikkat çekerek, Antalya’da haftada artık 4-5 vaka gördüklerini söyledi. Prof. Dr. Ömer Özkan ise güneşin etkisine ve bağışıklık sistemindeki değişikliklere dikkat çekti.
Akdeniz Üniversitesi’nde Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan ve Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan’ın katılımıyla alanında uzman hekimlerin ve asistan hekimlerin katıldığı melanoma bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, "BRAF+Adjuvan Melanom Tedavisinde Plastik Cerrahinin Rolü: Cerrahi Yaklaşımın Tedavideki ve Eksizyon Kriterleri" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Deri kanseri sıklığı arttı
Toplantıda Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın yaptığı tespit dikkat çekti. Cilt kanseri sayısındaki artışa dikkat çeken Prof. Dr. Özkan, “Özellikle Antalya genelinde ben asistanken hafta bir görürken veya hiç görmezken bu vakaları şu an haftada 4-5 görüyoruz. Bunu merak ediyorum, bence deri kanseri (melanom) artışları incelenmeli" ifadelerini kullandı.
İlk şüpheli güneş etkisi
Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan ise artışta güneşin etkisine dikkat çekti. Prof. Dr. Özkan, “Bunda ozon tabakasının incelmesi ile insanların güneşten gelen UV ışınlarından daha fazla etkilendiği düşünülmektedir. Güneş ışığına maruz kalma deri kanseri oluşumunda en önemli sebeplerdendir. Yine bu nedenle deri kanseri en sık olarak baş, boyun, kollar gibi en fazla güneş gören bölgelerde gelişir. Açık tenliler, kolay çillenme olanlar, çok fazla sayıda nevüsü (beni) olanlar, nevüs boyut ve şeklinde değişiklik olanlar, ailesinde deri kanseri bulunanlar, çok fazla güneş ışığına maruz kalanlar,
iyileşmeyen yarası olan hastalar, radyoaktif ışın tedavisi alanlar daha çok risk taşımaktadır” dedi.
"İmmün sistemi değişmesi etkili olabilir"
Ancak vücutta güneş olmayan birçok yerde de melanomun göründüğünü söyleyen Prof. Dr. Ömer Özkan, “Bu tespit de güneşe bağlamaktan ziyade daha çok immün (bağışıklık) sistemiyle ilgili bir şey gibi geliyor. Yediğimiz, içtiğimiz, yaşantımız immün sistemimizi etkiliyor. Artışta insanların immün sistemindeki değişiklik de etkili olabilir. Bildiğimiz mikrobiyal bir hastalık değil ama bakteri, virüs gibi anında kendisini değiştirebiliyor bence” ifadelerini kullandı.
Ciltteki değişikliğe dikkat
Deri kanserlerinin çok geniş bir spektrumda karşımıza çıkabildiklerini söyleyen Özkan, “Vücutta oluşan farklı lezyonlardan da kanser açısından şüphelenilmesi gerekmektedir. Bunlar pembe renkli küçük bir kitle şeklinde veya çukur şeklinde, beyaz renkli, üzeri pullu veya kabuklu biçimde, iyileşmeyen yara biçiminde de ortaya çıkabilmektedirler. Deride sonradan oluşan bu tür farklı lezyonların değerlendirilmesi gerekir. Daha önceden var olan bir nevüste ise sonradan ortaya çıkan büyüme, asimetri, kenar düzensizliği, renginde, kıllanmasında farklılık, kanama ve kaşıntı, kızarıklık ve kabuklanma dikkatten kaçmamalı ve kanserleşme açısından değerlendirilmelidir. Bu değişikliklerin olması benlerin cerrahi olarak çıkarılıp patolojide incelenmesi için sebep olarak kabul edilir” ifadelerini kullandı.
Erken teşhisin önemi
Bazal hücreli kanser (BCC), skuamöz hücreli kanser (SCC), malign melanoma (MM) ismiyle üç tipi olduğunu söyleyen Özkan, “BCC; en sık olarak görülen deri kanseri tipidir. İlerlemesi yavaştır, yıllar sürebilir, lokal olarak etrafındaki dokuya yayılır, metastaz yapmaz. SCC; sık rastlanan diğer bir deri kanseri tipidir. Dudaklar, yüz ve kulaklarda sık rastlanır. Hem etrafındaki dokulara doğru lokal olarak ilerleyerek hem de lenf bezleri yolu ile uzak organlara kadar yayılabilir. Erken teşhis önemlidir. Erken teşhis ile tamamen tedavi edilmesi mümkün iken tedavi edilmediğinde hayatı tehdit eder. MM; daha nadir görülen ancak deri kanserleri arasında en tehlikeli tiptir. Erken teşhis çok önemlidir, sadece erken evrede tespit edilirse tam olarak tedavi edilebilir. Bu sebeple vücutta MM şüphesi olan lezyonların gecikmeden biyopsi alınarak değerlendirilmesi önerilmektedir” şeklinde konuştu.
Tedavi yöntemleri
Güncel tedavi seçenekleri arasında cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapinin yer aldığını söyleyen Özkan, “Tedavi cerrahi işlemle kanserin vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Tedavinin kapsamı kanserin yerine, büyüklüğüne ve başka organlara yayılım olup olmamasına göre değişmektedir. Eğer küçük bir lezyon ise lokal anestezi ile sadece lezyonun çıkarılması yeterlidir. Eğer yayılım varsa daha geniş olarak lezyonun bulunduğu alanın çıkarılması, bazen kalan boşluğu doldurmak için doku nakli yapılması, radyoterapi ya da kemoterapotik ilaçlarla antikanser tedavisi gerekebilmektedir” şeklinde konuştu.
Toplantıda Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca "BRAF+ Adjuvan Melanom Hastalarında Tafinlar+Mekinist Tedavisi" başlıklı, Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Akman "BRAF+ Adjuvan Melanom Tedavisinde Dermatolojinin Rolü: Dermatolojik Muayene ve Ben Taramasının Önemi" başlıklı sunumlar gerçekleştirdi. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca, “Malign melanom ülkemizde ve dünyada görülme insidansı artan kanserler içerisinde yer almakta olup, bu agresif seyirli cilt kanserine erken dönemde yakalanan hastalarda 5 yıllık sağkalım sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. O yüzden kişiler ciltlerinde meydana gelen her türlü değişiklikte vakit kaybetmeden dermatoloji ve plastik cerrahi polikliniklerine başvurmaları gerekmektedir. Malign melanom isimli agresif seyirli cilt
kanseri çok hızlı yayılan bir cilt kanseri olmasına rağmen önce 2010 yılında akıllı hedefe yönelik tedavilerin daha sonra 2015 yılında immunoterapi tedavilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bu ilaçlar bu kanser türünde çok aktif bir şekilde kullanılmakta, hastalarımız açısından da yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır” dedi.
Akdeniz Üniversitesi bünyesinde yer alan onkoloji merkezinde Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın kanser tedavisine verdiği önem neticesinde kurulan onkoloji genetik inceleme laboratuvarında malign melanom hastalarının önce genetik olarak ayrıntılı incelemesi yapılıp (NGS yöntemi ile), ardından uygun olan hastalara akıllı hedefe yönelik ilaç ya da immunoterapi ilaçları verildiğini söyleyen Karaca, “Merkezimizde de bu ilaçlar uzun zamandır uygulanmakta olup, yapılan başarılı nakiller ile organ naklinde dünyada sayılı merkezler arasında gösterilen üniversitemiz kanser hücrelerinin ayrıntılı genetik incelenmesine yönelik yapılan yatırımlar ile baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı onkoloji alanında da en yeni tedavilerin uygulandığı sayılı merkezler arasında yer edinmiştir” ifadelerini kullandı.
Akdeniz Üniversitesi’nde Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan ve Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan’ın katılımıyla alanında uzman hekimlerin ve asistan hekimlerin katıldığı melanoma bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, "BRAF+Adjuvan Melanom Tedavisinde Plastik Cerrahinin Rolü: Cerrahi Yaklaşımın Tedavideki ve Eksizyon Kriterleri" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Deri kanseri sıklığı arttı
Toplantıda Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın yaptığı tespit dikkat çekti. Cilt kanseri sayısındaki artışa dikkat çeken Prof. Dr. Özkan, “Özellikle Antalya genelinde ben asistanken hafta bir görürken veya hiç görmezken bu vakaları şu an haftada 4-5 görüyoruz. Bunu merak ediyorum, bence deri kanseri (melanom) artışları incelenmeli" ifadelerini kullandı.
İlk şüpheli güneş etkisi
Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ömer Özkan ise artışta güneşin etkisine dikkat çekti. Prof. Dr. Özkan, “Bunda ozon tabakasının incelmesi ile insanların güneşten gelen UV ışınlarından daha fazla etkilendiği düşünülmektedir. Güneş ışığına maruz kalma deri kanseri oluşumunda en önemli sebeplerdendir. Yine bu nedenle deri kanseri en sık olarak baş, boyun, kollar gibi en fazla güneş gören bölgelerde gelişir. Açık tenliler, kolay çillenme olanlar, çok fazla sayıda nevüsü (beni) olanlar, nevüs boyut ve şeklinde değişiklik olanlar, ailesinde deri kanseri bulunanlar, çok fazla güneş ışığına maruz kalanlar,
iyileşmeyen yarası olan hastalar, radyoaktif ışın tedavisi alanlar daha çok risk taşımaktadır” dedi.
"İmmün sistemi değişmesi etkili olabilir"
Ancak vücutta güneş olmayan birçok yerde de melanomun göründüğünü söyleyen Prof. Dr. Ömer Özkan, “Bu tespit de güneşe bağlamaktan ziyade daha çok immün (bağışıklık) sistemiyle ilgili bir şey gibi geliyor. Yediğimiz, içtiğimiz, yaşantımız immün sistemimizi etkiliyor. Artışta insanların immün sistemindeki değişiklik de etkili olabilir. Bildiğimiz mikrobiyal bir hastalık değil ama bakteri, virüs gibi anında kendisini değiştirebiliyor bence” ifadelerini kullandı.
Ciltteki değişikliğe dikkat
Deri kanserlerinin çok geniş bir spektrumda karşımıza çıkabildiklerini söyleyen Özkan, “Vücutta oluşan farklı lezyonlardan da kanser açısından şüphelenilmesi gerekmektedir. Bunlar pembe renkli küçük bir kitle şeklinde veya çukur şeklinde, beyaz renkli, üzeri pullu veya kabuklu biçimde, iyileşmeyen yara biçiminde de ortaya çıkabilmektedirler. Deride sonradan oluşan bu tür farklı lezyonların değerlendirilmesi gerekir. Daha önceden var olan bir nevüste ise sonradan ortaya çıkan büyüme, asimetri, kenar düzensizliği, renginde, kıllanmasında farklılık, kanama ve kaşıntı, kızarıklık ve kabuklanma dikkatten kaçmamalı ve kanserleşme açısından değerlendirilmelidir. Bu değişikliklerin olması benlerin cerrahi olarak çıkarılıp patolojide incelenmesi için sebep olarak kabul edilir” ifadelerini kullandı.
Erken teşhisin önemi
Bazal hücreli kanser (BCC), skuamöz hücreli kanser (SCC), malign melanoma (MM) ismiyle üç tipi olduğunu söyleyen Özkan, “BCC; en sık olarak görülen deri kanseri tipidir. İlerlemesi yavaştır, yıllar sürebilir, lokal olarak etrafındaki dokuya yayılır, metastaz yapmaz. SCC; sık rastlanan diğer bir deri kanseri tipidir. Dudaklar, yüz ve kulaklarda sık rastlanır. Hem etrafındaki dokulara doğru lokal olarak ilerleyerek hem de lenf bezleri yolu ile uzak organlara kadar yayılabilir. Erken teşhis önemlidir. Erken teşhis ile tamamen tedavi edilmesi mümkün iken tedavi edilmediğinde hayatı tehdit eder. MM; daha nadir görülen ancak deri kanserleri arasında en tehlikeli tiptir. Erken teşhis çok önemlidir, sadece erken evrede tespit edilirse tam olarak tedavi edilebilir. Bu sebeple vücutta MM şüphesi olan lezyonların gecikmeden biyopsi alınarak değerlendirilmesi önerilmektedir” şeklinde konuştu.
Tedavi yöntemleri
Güncel tedavi seçenekleri arasında cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapinin yer aldığını söyleyen Özkan, “Tedavi cerrahi işlemle kanserin vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Tedavinin kapsamı kanserin yerine, büyüklüğüne ve başka organlara yayılım olup olmamasına göre değişmektedir. Eğer küçük bir lezyon ise lokal anestezi ile sadece lezyonun çıkarılması yeterlidir. Eğer yayılım varsa daha geniş olarak lezyonun bulunduğu alanın çıkarılması, bazen kalan boşluğu doldurmak için doku nakli yapılması, radyoterapi ya da kemoterapotik ilaçlarla antikanser tedavisi gerekebilmektedir” şeklinde konuştu.
Toplantıda Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca "BRAF+ Adjuvan Melanom Hastalarında Tafinlar+Mekinist Tedavisi" başlıklı, Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Akman "BRAF+ Adjuvan Melanom Tedavisinde Dermatolojinin Rolü: Dermatolojik Muayene ve Ben Taramasının Önemi" başlıklı sunumlar gerçekleştirdi. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Karaca, “Malign melanom ülkemizde ve dünyada görülme insidansı artan kanserler içerisinde yer almakta olup, bu agresif seyirli cilt kanserine erken dönemde yakalanan hastalarda 5 yıllık sağkalım sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. O yüzden kişiler ciltlerinde meydana gelen her türlü değişiklikte vakit kaybetmeden dermatoloji ve plastik cerrahi polikliniklerine başvurmaları gerekmektedir. Malign melanom isimli agresif seyirli cilt
kanseri çok hızlı yayılan bir cilt kanseri olmasına rağmen önce 2010 yılında akıllı hedefe yönelik tedavilerin daha sonra 2015 yılında immunoterapi tedavilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bu ilaçlar bu kanser türünde çok aktif bir şekilde kullanılmakta, hastalarımız açısından da yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır” dedi.
Akdeniz Üniversitesi bünyesinde yer alan onkoloji merkezinde Rektör Prof. Dr. Özlenen Özkan’ın kanser tedavisine verdiği önem neticesinde kurulan onkoloji genetik inceleme laboratuvarında malign melanom hastalarının önce genetik olarak ayrıntılı incelemesi yapılıp (NGS yöntemi ile), ardından uygun olan hastalara akıllı hedefe yönelik ilaç ya da immunoterapi ilaçları verildiğini söyleyen Karaca, “Merkezimizde de bu ilaçlar uzun zamandır uygulanmakta olup, yapılan başarılı nakiller ile organ naklinde dünyada sayılı merkezler arasında gösterilen üniversitemiz kanser hücrelerinin ayrıntılı genetik incelenmesine yönelik yapılan yatırımlar ile baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı onkoloji alanında da en yeni tedavilerin uygulandığı sayılı merkezler arasında yer edinmiştir” ifadelerini kullandı.