Antalyasporlu taraftarların abisi, iyi bir eş, iyi bir baba, " hem alaylı hem de mektepli " turizmci... Tolga Cömertoğlu ile Antalya'yı, Antalyaspor'u ve turizmi konuştuk... Röportajımız esnasında 07 Gençlik tribün lideri Gürhan Güneyli de orada olunca, röportaj yerini adeta sohbete bıraktı...
Locası olmasına rağmen, maçı kale arkasında izler... İsmini kimi zaman
bir yardım kampanyasının baş karşılayıcısı olarak duyarsınız... Bir gün
bakarsınız, kırtasiye çeki yardımı yapıyor; bir gün bakarsınız Antalya’nın bir
ilçesindeki köy okuluna Antalyaspor poları gönderiyor. Tribünlerin abisi, Tolga
Cömertoğlu’ndan bahsediyorum... Kendisiyle randevulaşmamızın ardından röportaj
için gittiğim odasında 07 Gençlik’in tribün lideri ve simgesi Gürhan Güneyli de
olunca, röportaj yerini sohbete bırakıyor ve konu elbette dönüp dolaşıp
Antalyaspor’a geliyordu... Öyle ki, Antalyaspor’u duyunca ilk cümlesi, “Biz
Işıklar’da da Antalyasporluyduk, Mardan’da da, Üniversite Stadı’nda da... Biz
hep Antalyasporluyduk.” Oluyordu...
Salih Özgünsür: Ankara
doğumlusunuz ancak Antalyaspor taraftarısınız... Bu hikaye nasıl başladı?
Tolga Cömertoğlu: Benim Antalya’ya geleceğimizden dahi haberim yokken, Ankara’da otururken dedelerim üç büyükleri tutuyordu. Ancak kader bizi buraya getirdi. Buraya geldiğimiz zaman büfeci bir arkadaşım vardı, okul ve sınıf arkadaşımdı. Onların dönerci büfesi vardı. Oraya gelip giderken, yine bir başka arkadaşımın sarı basın kartı vardı. Onun kartıyla kaçak-göçek maçlara girerdik. Güzel bir sevda olduğunu gördük. İnsan orada içini boşaltıyor, deşarj oluyor. Bir sürü kardeşiniz, dostunuz oluyor. Hayat sadece ticaretle, yaşamakla geçmez. Sosyal olarak da eskini bilecek ve görecek insanlara ihtiyacın var. Sokağın normal muhabbetini ben halâ yaşıyorum. Geldiğim konumda bu muhabbetler ve bu samimiyet çok fazla olmaz. Ama bu konuma gelen herkese tavsiye ederim, yeniden eski günleri yaşamak istiyorlarsa tribüne gelsinler. Çocuklukta bıraktıkları bütün muhabbetler, sohbetler, adrenalin, enerji aynı yerde eksiksiz yaşanmaya devam ediyor.
Salih Özgünsür: Diğer
sporsever iş adamlarından farklı olarak localarda değil, tribünde, hatta kale
arkasında, taraftarlarla iç içesiniz. Antalyaspor taraftarı, sizin için ne
anlam ifade ediyor?
Tolga Cömertoğlu: Locadan bu zevki alamam ve locada beni fazla tutamazlar. Çünkü ben maçı izlemek için değil, maçı yaşamak için oraya gidiyorum. İzlemek ve yaşamak arasında çok fark var. Herkes, tribündeki ve özellikle kale arkasındaki taraftarların maçı izlediğini zannediyor. Ama oraya gidip 90 dakika boyunca o insanları izlediğinizde, settekilerin hepsinin maça sırtı dönüktür. Normalde kimse oraya maçı izlemek için gitmez, takımı desteklemek için gider. Orada insanlar sosyal olarak enerjisini paylaşır. Çok ciddi disiplin vardır. Orada zannediyorlar ki herkes lay lay lom... Bizim kale arkasında bir hata olsun, birisi bir şey yapsın, Gürhan(07 Gençlik Lideri) hemen kendi müdahale eder, sette bulunan Gürhan’a yardımcı olan çocuklar tribünün tezahüratına, birliğine, duruşuna, oturuşuna, kalkışına, oturdukları yerden toplandıkları yere kadar müdahele ederler. Ben, eğer maça gidilecekse bir taraftar olarak, olmam gereken ve olunması gereken yerin esasında kale arkaları ve gerçekten taraftar tribünleri olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece maçı izleyecek ama sosyal olarak herhangi bir şekilde kendini deşarj etmeyi ya da şehirle bir araya gelmeyi istemiyorlarsa locadan izleyebilir. Allah razı olsun o insanlar sayesinde de Antalyaspor’un büyük bir geliri var. Bu sebeple onlara da saygım var. Loca alanlara bir saygısızlık etmiyorum, onlardan biri değilim de demiyorum. Benim tarzım ya da taraftar olarak gönül vermek isteyenin olması gereken yer loca değil. Yoksa, loca alanlar hakikaten ciddi rakamlar veriyorlar ve onlara saygı duyuyorum. Hatta insanlar bazen kızıyor, büyük takımlar geldiğinde loca sahibi insanlar localarına büyük takımları tutan eşlerini ve dostlarını alıyorlar diye. Allah razı olsun, adamlar buraların parasını ödemiş, bu takıma maddi bir destek vermiş. Benim locamda yasak, benim locamın kapısında kocaman “Burada Antalyaspor forması ya da atkısı olmayan maçı izleyemez.” Diye yazar. Benim locama giren arkadaşlarım karşı takımdan olmuyor. Ancak diğer loca sahipleri karşı takımdan olan insanları o localara getirebilirler. Çünkü locaları, tribünlerden ayırıyorum. Localar; keyif yeri. Localara maçı “izlemek” için gidiliyor. Localarda “destek” olunmaz. Ama yeniden söylüyorum, maçı yaşamak ile maçı izlemek arasında çok fark var. İzlemeye gidiyorsan; locadan izle ama yaşayacaksan ve taraftarsan olman gereken yer loca değil.
Salih Özgünsür: Bir
yardım yaptığınızda ya da bir sosyal sorumluluk projesine imza attığınızda
Tolga Cömertoğlu adını değil, 07 Gençlik’in adını görüyoruz. 07 Gençlik, Tolga
Cömertoğlu için ne ifade ediyor?
Tolga Cömertoğlu: Herkes ne derse desin, sosyal olarak 07 Gençlik’in insanlara ulaşabilme, yardım dağıtma, sosyal olarak bir şeyler paylaşma, şehrine ve vatanına hizmet edebilme kapasitesi çok profesyonel. Şaşırırsınız. Profesyonel derken; neyin nasıl, hangi vakitte, nerede yapılacağını çok güzel ayarlıyorlar. Ve, artık şaşırıyorum. Çünkü eskiden olsa organizasyonun detayları için oturup birlikte toplantı yapardık. Şimdi, bazen Twitter’dan görüyorum; Gürhan’ı arayıp tebrik ediyorum. Artık başka yerlerden de, bazen belediyelerden, bazen farklı kurumlardan destek alarak bu işleri organize edebiliyorlar. O yüzden 07 Gençlik, hakikaten taraftardan ötesi. Bu sadece bir slogan değil. Kardeşlerim beni affetsin, bunu söylemek zorundayım; bu yardımları paylaşan adamların bir çoğu esasında paylaştıkları yardım kadar yardıma ihtiyacı var. Gerçekten, bu yardımları paylaşan insanların bir çoğunun kendilerinin de yardıma ihtiyacı varken bu yardımları başkalarına yapabilmesi, büyük bir gönül ister. Büyük bir hoşgörü ister. “07 Gençlik bir taraftardan ötesi” çünkü bu çocuklar gerçekten büyük bir gönüllülük örneği gösteriyorlar. Bizim kale arkası taraftarları, tamamı iş adamlarından, siyasetçilerden oluşan bir taraftar grubu değil. Onların da geçmişini biliyoruz, aramızdan çıkanların da geçmişini biliyoruz. Arada elbette varlıklıları varsa bile bir çoğu yokluk içindeyken, yokluk çeken diğer insanlara yardım götürüyorlar. 07 Gençlik, herkese her zaman söylediğim gibi, taraftardan öte bir oluşumdur. Bizde siyaset hiç önemli değil. Liselisi, üniversitelisi, orta okullusu var, kadını, erkeği var. Bizde tek unsur, Antalyasporlu olmak. Bir de orada koyduğumuz edep ve ahlak düzenine uyacaklar. Başka bir unsur aramıyoruz.
Salih Özgünsür: Gürhan
beyi burada yakalamışken, bu soruyu sormamak olmaz. Tolga Cömertoğlu, 07
Gençlik için ne anlam ifade ediyor?
07 Gençlik Grubu Lideri Gürhan Güneyli: Antalyaspor demek, Tolga abi demek. 07 Gençlik demek, Tolga abi demek. En büyük destekçimiz, 07 Gençlik’in en büyük destekçisi ve çok iyi bir Antalyasporlu.
Salih Özgünsür: Antalya, sporu seven bir şehir olmasına karşın taraftar yeterine tribüne gelmiyor. Şehirde Antalyaspor’a ve tribüne bir “ilgisizlik” mevcut. Bu konu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Tolga Cömertoğlu: Haksızlık etmeyelim; 10 sene önce bu kadar taraftar yoktu. Biz çok çalıştık. Hakikaten bu yönetimdeki, geçmiş yönetimlerdeki bazı arkadaşlar da bize çok yardımcı oldu. İlkokullara, ortaokullara, liselere gittik. Oralarda tayfalarımız var. Eskiden olsa, bu kadar bile yoktu. Yavaş yavaş Antalyaspor’u tutmak, bu şehirde moda oldu. İş adamlarından da, gençlerden de Antalyasporluyum diyenler var. Örneğin Eskişehir, Anadolu takımı ve tribünlerini çok takdir ederim. Eskişehirspor yardım topladığında bir üst lige çıkmak için, ben gönderdim. Hatta güldüm, onlar çok iyi bilir, Eskişehir taraftarına karşı çok geçmişten kalan ciddi bir soğukluğum vardır. Dost görmedim ama takdir ettim. Göztepe tribünü hem dostumuzdur hem takdir ettiğimiz bir tribündür. Halâ reisleri, arkadaşlarımızdır, kardeşlerimizdir; sürekli görüşürüz. Kocaeli, kardeş takımımız zaten. Ama Göztepe, Kocaeli, Eskişehir, Bursaspor, Ankaragücü gibi takımlara “tribün” olarak yaklaşacağız; az kaldı. Boffin ilk geldiğinde bana dedi ki, “Eskişehir’de ne Galatasaray Store ne Fenerbahçe Store ne de Beşiktaş Store var, Eskişehir’de sokakta hiç bu takımların formasıyla gezen görmedim.”. Doğru söylüyor. Burada herkes geziyor. Bizim de günümüz gelecek. Biz, Eskişehir’den çok daha kozmopolit bir yeriz ama yavaş yavaş... Bu konuda ilerleme var, insanlara hiç kızmıyorum. Yavaş yavaş, nefesini tuttukları, ekmeğini yedikleri şehrin takımını tutmayı bilecekler. Antalyaspor’un stadını görecekler, bu takımın camiası, çehresi hoşlarına gitmeye başlayacak. En azından 5 sene sonraya hazırladığımız bir gençliğimiz var. Ortaokullarından, liselerinden mezun oldukları zaman tribünlerde olacak çok güzel Antalyasporlularımız var. Ben onlara şunu anlatıyorum; bir yere gideceksiniz İstanbul’a ya da Ankara’ya, Allah izin verirse inşallah yurt dışında okurken on tane Türk arkadaş bir araya toplandığında, bunların 4’ü Galatasaraylı’yım, 5’i Fenerli’yim dediğinde çıkacaksın, Antalyasporlu’yum diyeceksin. Marjinal bir kere... Farklısın, farklı olmak güzel bir şey. Antalyaspor yavaş yavaş moda olmaya başladı. Eskiden sadece seçimler öncesi moda olurdu, şimdi hakikaten non-stop moda olmaya başladı.
Salih Özgünsür: Doğukan Sinik’e özel bir sevginiz olduğunu biliyoruz. Kendisi de kısa bir ayrılığın ardından yeniden Antalyaspor’a geldi. Doğukan için düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Tolga Cömertoğlu: Sevdiğimiz kadar, Doğukan’ı fırçaladığımız da vardır. Doğukan bizim kardeşimiz olduğu için, çok ünlü futbolcu olmuş, bir yere gelmiş, önemli değil. Bizim aramızdan çıkmış bir kardeşimizse emin olun hata yaptığında tenkit etmeyi, hakkı yendiğinde ise korumayı iyi biliriz. “DODO” ismini ona biz koyduk. “Dokumalı Doğukan” demek. Kısaltıp, senin adın DODO olsun dedik. Dodo’nun da bir geçmişi var, yaşadıkları var, Şarampol’den, Dokuma’nın girişinden gelme bir kardeşimiz. Nereden geldiğini bildiğimiz için yeri geldi savunduk, yeri geldi hata yaptığında eleştrimizi ve uyarımızı da yaptık. Gürhan da bilir, ben “arkadaşa biraz stres yaptıralım, hak etti” deyince bütün tribün yüklenir ve oyuncu maçtan çıkınca ne olduğunu bile bilemez. Futbolcuların ilk saygı duymaları gereken yer yönetim kurulu başkanı, ardından teknik heyeti, onun akabinde de taraftarlarıdır. Taraftar adamı iyi strese sokar. Ama yeri geldiğinde Doğukan için bağırdığımız da oldu, sosyal medyada koruduğumuz da oldu. Geri geldiğinde aradım, hemen Aziz abisiyle beraber (Çetin) fotoğraf da yollamışlar, Emrah (Çelik) ile birlikte. Gece saat 11’de. Ben de gülerek “Oo, hoşgeldin” yazdım. İnşallah bizi mahçup etmez. Ama bir Antalyasporlu olarak ben onun İngiltere’de başarılı olmasını isterdim.
Salih Özgünsür: Mevcut Antalyaspor yönetimini başarılı buluyor musunuz?
Tolga Cömertoğlu: Bu söylediğime kimse kızmasın, benden genelde herkes yönetimi eleştirmemi bekliyor. Yönetimi ne zaman eleştireceğimi ben bilirim. Görürsem ki yönetim kendi menfaatleri uğruna Antalyaspor’u alet ediyor; görürsem ki yönetim Antalyaspor’u ticari olarak kullanıyor; ama gerçekten ben görürüm, biz görürüz, taraftar görür. Biz, o zaman tenkit ederiz. İster bu yönetim ister sonraki yönetim.. Bana hep kızıyorlar, arayı tutmaya çalışıyorsun diye. Ben, aradaki köprüyüm. Bu yüzden yönetici de olmak istemiyorum. Böyle bir şansları varken, benim gibi bir köprü varken, beni başkan ya da yönetici yapıp harcamasınlar. Böyle bir faydam varken Antalyaspor’a sürekli aradaki köprü görevinde, taraftar ile yöneticiler arasında, şehir ile Antalyaspor arasında, başka bir sıfata hiç gerek yok. İhtiyacım da yok. Ancak bu yöneticiler, bir çoğu cebinden para harcayarak, çok olur-az olur, kendi vakitlerinden, kendi ailelerinden de vakit alarak oraya koyuyorlar. Bu sebeple benim, yönetime gelen her arkadaşımıza saygım var. Sadece üç şey var; birisi, kendi menfaatlerine kullanmadıkları sürece; iki, vurdumduymaz olup “title”(ünvan)bende, gerisi umrumda değil demedikleri sürece; üç, nankörlük etmedikleri sürece... Birkaç yönetim oldu sadece, hakikaten Antalyaspor’u menfaatlerine kullandıklarını gördüğüm. Onlara da taraftar olarak hem sosyal medyada hem de gazetelerde gerekeni ismen söyledim. Biz taraftarız, gıyben arkadan konuşmayız. Biz, bir hata görürsek önden söyleriz. Ama gereksiz yere kimse bize “yönetim arkadaşınız, dostunuz, arayı tutuyorsunuz” demesin. Babamızın oğlu dahi olsa, biz gerçek taraftarız, yönetim hata yaptığında bunu söyleriz. Ama yönetime insanlar bu kadar zor, gönül esasıyla giriyorlarken, bu adamlar buradan bir menfaat elde etmedilerse, buradan ciddi bir şekilde faydalanmaları yoksa, bu adamların şevkini ya da röportaj öncesi özel sohbetimizde Gürhan çok güzel ifade etti, ileride buraya gelmek isteyen ya da bizim gelip destek ol dediğimiz yöneticileri, yönetici olmak isteyenleri yönetici olmaktan soğutmamak için yeri geldiğinde sahip çıkmasını da biliriz. Biz, onların şahsına sahip çıkmıyoruz. Biz, Antalyaspor’un yönetim kurulu üyesi sıfatına sahip çıkıyoruz ki, ileride bu takım hiç bir şekilde sahipsiz kalmasın. Borca da girse, lig de düşse, buraya yönetici olmak isteyenler çıksın. Bilsinler ki, birisi bir şey yaptığında taraftar bize de sahip çıkar, burada yönetim kurulu üyesi olmak; harcanmak, ezilmek, sosyal medyada ya da basında linç edilmek değil, böyle bir şey olsa bile taraftar, takıma sahip çıktığı gibi bize de sahip çıkıyor, onun için yönetici olsunlar ve Antalyaspor’a sahip çıksınlar. Biz taraftarlar, şehrimize sahip çıktığımız gibi yeri gelince kendi içimizden yetiştirdiğimiz yöneticiye de futbolcuya da sahip çıkmasını biliriz. Hata yaptığı zaman da herkesten önce biz hesabını sorarız ama görmemiz lazım, duymamız lazım ve gerçek olması lazım.
Salih Özgünsür: Bu sorum yeniden Gürhan Bey’e. Antalyaspor, dönem dönem
mağlubiyet serilerine giriyor. Geçtiğimiz sezon yine böyle bir seri sonucunda,
Nuri Şahin ile bir görüşmeniz olmuş ve bu görüşme ekranlara da yansımıştı. O
konuşmada, Nuri Şahin’e neler söylediniz?
Gürhan Güneyli: Nuri Şahin’e şunları söyledim, “Burada teknik patron sensin. Bazı futbolcular senden büyük olabilir veya kardeşlerin olabilir ama patron sensin. Burada ne futbolcu ne de yönetici senin üzerinde değil. Sen ne dersen o olacak. Kimi kesmek istiyorsan kes, kimi oynatmak istiyorsan oynat. Biz de senin destekçiniz. Sana sahip çıkıyoruz ve sonuna kadar da çıkacağız. Antalyaspor’u hak ettiği yere sen taşıyacaksın, bu sebeple arkandayız. Aldığın kararlara da saygı duyuyoruz.”.
Salih Özgünsür: Tolga
Cömertoğlu, iyi bir taraftarın yanında iyi de bir turizmci. 2020 yılında
yaşanan pandemi, Antalya özelinde hiç şüphesiz en çok turizm sektörünü
etkiledi. Pandeminin yaralarını sarabildiniz mi?
Tolga Cömertoğlu: Sadece oteller değil, Antalya’nın tamamı bu pandemiden zarar gördü. Yalan yok, şükretmeyi bileceksin. Ben, ağlamayı hiç sevmem. Zor bir 2020 idi. Herkes biliyor. 2021, şöyle böyle geçti. 2022’de Antalya’da hem esnaf hem de otelci olarak bu yaraları sardık demeyen adam yalancıdır, riyakârdır, aç gözlüdür, nankördür, doymaz. Doymak bilmeyen adamla da işimiz olmaz. Biz, hem kendimizi hem de ekmeğimizi paylaştığımız çalışanlarımızı hem de şehir olarak bu yaraları sardığımızı biliyorum. İnanıyorum demiyorum; biliyorum. Bütün sektör, bütün şehir sardı. Biz belki şu anda çok şanslı bir şehiriz, hep söylüyorum; “Ne mutlu Antalya’da yaşayana, Ne mutlu Antalyalı ve Antalyasporlu olana” derken; cennet gibi bir şehirde yaşıyorsun ve gerçekten son yaşadığımız bütün krizlerde biz evden çıkmasak bile doğa gördük, deniz gördük. Havamız her zaman sıcak. Aynı anda aşağıda denize giriyoruz, yukarıda kayak yapıyoruz. Şu anda Türkiye’nin ve dünyanın yaşadığı ekonomik durumda, Antalya’ya yaşamak için gelen yabancılar her ne kadar beraber yaşamaktan mutlu olmasam da esnafa can suyu oluyor. Yazın gelen bütün turistlerin Antalya’ya olan sevdaları, buraya pandemi sonrası geri dönüşleri ve otellerin bir anda dolmasını düşündüğünüzde, biz çok şanslı bir şehiriz. Bu şehirde yaşamak gerçekten Allah’ın bir lütfu. Bunu herkes bilecek.
Salih Özgünsür: Antalya’da turizm ve turistler, oteller bölgesinde sıkışıp kalıyor. Gelen turistlerin büyük bir oranı, Antalya merkeze gelmiyor. Bir turizmci ve otel sahibi olarak bunun sebebi ve sebebine yönelik çözüm öneriniz neler?
Tolga Cömertoğlu: Biz, Delphin Hotels olarak yaklaşık 25 yıldır, her gün ücretsiz bütün otellerimizden 6’şar tane Antalya seferi yapıyoruz. Şehir içerisindeki esnafların hepsi benim çocukluk arkadaşım. Halâ arkadaşım. Hiç biri batsın, kötü durumlar yaşasın istemem. “Her şey dahil” sisteme laf söylüyor herkes ancak bu sistem olmasa bu turistler Türkiye’ye bile gelmez. Lütfen kimse otelciye cephe almasın. O insanları şehre götürmek, benim işime gelir. Neden? Her şey dahil sistemde, müşteri ne kadar dışarıda olursa, otelin gideri o kadar düşük olur. Bunu, biraz da siyasilere söylemek lazım. Tramvayı Kepez’e, Dokuma’ya yaptınız ama, o rayları ilk buraya döşeseydik. Buraya otobüs sayısını yazın 30-40-50 yapın. Buradan çıkan LC07’nin nereden başladığını ve nereye kadar gittiğini çok iyi biliyorum. Yazın, bu LC07’yi 50 tane versinler. Müşteriler, pandemi döneminde dahi şehir merkezine bu otobüslerde üst üste, sıkışık bir şekilde gitti. Ben yıllarca söyledim. Gelin biz otelciler olarak ve eğlence sektörü de Antalya da çok gelişmiş düzeyde, sponsoru onlar olsun, haftanın dört-beş gecesi Cumhuriyet Meydanı’nda ücretsiz dev gibi eğlenceler yapalım. Kapalı otopark da var. Hele şu tramvayı yapsalar zaten. Bana hep soruyorlar, tramvayı şuraya mı yapalım buraya mı yapalım diye. Hangi partiden olursa olsun, Antalya’da esnafın turistle buluşmasını istiyorsanız, sadece Lara değil, Belek’ten Antalya’ya kadar raylı sistem olması lazım.