10 santimetreye 36 düğüm atılarak 2 yılda tamamlanan koltuk 100 bin TL’ye alıcısını bekliyor
Antalya’da arkeologlara göre MÖ 3-5. yüzyıla ait olduğu düşünülen Türklere ait dünyanın bilinen ilk halısı ve aynı zamanda düğümlü ilk halısı olan ‘Pazırık halısı’nın desenlerinin işlendiği eski koltuk kıymetli bir sanat eserine dönüştürüldü. 10 santimetrede 36 düğüm atılarak 2 yılda tamamlanan koltuk 100 bin TL’ye alıcısını bekliyor.
Kepez Meslek Eğitim Kurslarının (AKMEK) Mimar Sinan Kongre Merkezi’ndeki 12. Geleneksel Yıl Sonu Sergisi muazzam bir el emeği örneğine ev sahipliği yapıyor. Sergide, birbirinden eşsiz el emeği ürünlerinin arasında yer alan Pazarık desenli koltuk büyük ilgi çekiyor. Eski bir koltuk, arkeologlara göre M.Ö 3-5. yüzyıla ait olduğu düşünülen Türklere ait dünyanın bilinen düğümlü ilk halısı olan ‘Pazırık halısı’nın desenleri işlenerek, kıymetli bir sanat eserine dönüştürüldü. 10 santimetrede 36 düğüm atılan koltuğun el işçiliği tam 2 yılda tamamlandı.
Dünyada bulunan ilk halının deseni işendi
Pazarık Halısı desenlerinin işlendiği koltuğunun çok ince işçilikle dolu bir el emeği ürünü olduğunu belirten AKMEK El Sanatları Teknolojisi Dekoratif El Sanatları Öğretmeni Leyla Karasu Memiş, “2 yıl önce bu koltuğu bir atölyede gördüm. Çok hoşuma gitti, üzerinde bir şey yoktu. İşletme sahibi tarafından şahsıma hediye edildi. Sonra buraya getirerek tasarım yaptık, yeniden temizledik. Boya sürmedik. Yağlama tekniği kullandık. Eşim beni dünyanın bilinen düğümlü ilk halısı olan ‘Pazırık halısı’nın desenine yönlendirdi. Dünyada bulunan ilk halı olduğunu söyledi. Halının Türk halısı olduğunu belirterek, 1 santimetresinde 36 düğüm olduğunu belirtti” dedi.
"Satmak istersem 100 bin TL’den aşağı vermek istemem"
Dünyanın ilk halısı ve ilk düğümlü halısının desenlerinin Isparta’da kanaviçeye çevrildiğinin bilgisini veren Memiş, “Renklere sadık kaldığımız koltuğumuzun işlemelerini öğrencimiz Atiye Delibaş ile birlikte tam 2 yılda tamamladık. 10 santimetreye 36 düğüm uyguladık. Çok yorulduk ama çok değerli bir ürün ortaya çıktı. Satmak istersem 100 bin TL’den aşağı vermek istemem. Bir daha böyle bir eseri çıkaramam, böyle bir koltuk bulmak da zordur. Şu an için bu koltuğumuz diğer kursiyerlerimize ilham olacak. Önünde bulunan halı ise eski battaniyelerden yapıldı. Keçe tekniği ile yapıldı” diye konuştu.
"1985 yılında halı kursiyerime kayınpederi tarafından hediye edilmiş"
Diğer taraftan 1985 yılında bir kursiyere kayınbabası tarafından hediye edilen duvar halısı günümüze uyarlanarak ceket ve etek olarak dikildi. Manken üzerinde sergilenen elbise takımı dikkat çekti. Duvar halısından ceketin yapılmasında emeği bulunan Giyim Öğretmeni Eray Yılmaz Ünlü ise, “Eski bir duvar halısını günümüze uyarlayarak ceket ve etek yaptık. Aynı zamanda tavus kuşunu da boncuklarla biraz daha belirgin hale getirdik. 1985 yılında halı kursiyerime kayınpederi tarafından hediye edilmiş. 4-5 kursiyerimle 1 haftada işlemlerini tamamladık. Alan olmak isterse 3 bin 500 TL’ye kadar alıcısı bulunur. Kursiyerim de hatıra olarak kullanmak istiyor. Hem makine hem de el işi ile yapıldı” açıklamasını yaptı.
Kepez Meslek Eğitim Kurslarının (AKMEK) Mimar Sinan Kongre Merkezi’ndeki 12. Geleneksel Yıl Sonu Sergisi muazzam bir el emeği örneğine ev sahipliği yapıyor. Sergide, birbirinden eşsiz el emeği ürünlerinin arasında yer alan Pazarık desenli koltuk büyük ilgi çekiyor. Eski bir koltuk, arkeologlara göre M.Ö 3-5. yüzyıla ait olduğu düşünülen Türklere ait dünyanın bilinen düğümlü ilk halısı olan ‘Pazırık halısı’nın desenleri işlenerek, kıymetli bir sanat eserine dönüştürüldü. 10 santimetrede 36 düğüm atılan koltuğun el işçiliği tam 2 yılda tamamlandı.
Dünyada bulunan ilk halının deseni işendi
Pazarık Halısı desenlerinin işlendiği koltuğunun çok ince işçilikle dolu bir el emeği ürünü olduğunu belirten AKMEK El Sanatları Teknolojisi Dekoratif El Sanatları Öğretmeni Leyla Karasu Memiş, “2 yıl önce bu koltuğu bir atölyede gördüm. Çok hoşuma gitti, üzerinde bir şey yoktu. İşletme sahibi tarafından şahsıma hediye edildi. Sonra buraya getirerek tasarım yaptık, yeniden temizledik. Boya sürmedik. Yağlama tekniği kullandık. Eşim beni dünyanın bilinen düğümlü ilk halısı olan ‘Pazırık halısı’nın desenine yönlendirdi. Dünyada bulunan ilk halı olduğunu söyledi. Halının Türk halısı olduğunu belirterek, 1 santimetresinde 36 düğüm olduğunu belirtti” dedi.
"Satmak istersem 100 bin TL’den aşağı vermek istemem"
Dünyanın ilk halısı ve ilk düğümlü halısının desenlerinin Isparta’da kanaviçeye çevrildiğinin bilgisini veren Memiş, “Renklere sadık kaldığımız koltuğumuzun işlemelerini öğrencimiz Atiye Delibaş ile birlikte tam 2 yılda tamamladık. 10 santimetreye 36 düğüm uyguladık. Çok yorulduk ama çok değerli bir ürün ortaya çıktı. Satmak istersem 100 bin TL’den aşağı vermek istemem. Bir daha böyle bir eseri çıkaramam, böyle bir koltuk bulmak da zordur. Şu an için bu koltuğumuz diğer kursiyerlerimize ilham olacak. Önünde bulunan halı ise eski battaniyelerden yapıldı. Keçe tekniği ile yapıldı” diye konuştu.
"1985 yılında halı kursiyerime kayınpederi tarafından hediye edilmiş"
Diğer taraftan 1985 yılında bir kursiyere kayınbabası tarafından hediye edilen duvar halısı günümüze uyarlanarak ceket ve etek olarak dikildi. Manken üzerinde sergilenen elbise takımı dikkat çekti. Duvar halısından ceketin yapılmasında emeği bulunan Giyim Öğretmeni Eray Yılmaz Ünlü ise, “Eski bir duvar halısını günümüze uyarlayarak ceket ve etek yaptık. Aynı zamanda tavus kuşunu da boncuklarla biraz daha belirgin hale getirdik. 1985 yılında halı kursiyerime kayınpederi tarafından hediye edilmiş. 4-5 kursiyerimle 1 haftada işlemlerini tamamladık. Alan olmak isterse 3 bin 500 TL’ye kadar alıcısı bulunur. Kursiyerim de hatıra olarak kullanmak istiyor. Hem makine hem de el işi ile yapıldı” açıklamasını yaptı.
Kaynak : İHA
Ekleme Tarihi : 2023.08.03 14:15:06
Son Düzenlenme Tarihi :
Doç. Koşar: ”Keçe, moda dünyasında yükseliyor”
Keçenin geçmişte bir çok alanda yaygın olarak kullanıldığına dikkat çeken Doç. Sevim Tuğba Arabalı Koşar, “Keçe malzemesi, çağdaş moda dünyasında yükselen bir trend haline gelmiştir. Moda tasarımcıları, yerel üretim yapan zanaatçılarla birlikte kolektif bir çalışma sürecine odaklanmışlardır” dedi.
Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Sevim Tuğba Arabalı Koşar, Çukurova Türkoloji Araştırma Merkezi’nde (ÇÜTAM) “Geleneksel Keçe Tekniğinin Sanatsal İfade Aracı Olarak Kullanımı ve Çağdaş Yorumlamalar” konulu bir konferans verdi. Koşar, keçenin sözlük anlamı olarak, yapağı veya keçi kılının dürülüp kuvvetlice bastırılması veya dövülmesiyle elde edilen kepenek, çadır, cank, külah ve döşeme örgüsü yapımında kullanılan dokunmamış kaba kumaş (aba) olarak tanımlandığını söyledi.
Maddi kültürün en güzel örnekleri olan el sanatlarının, Türk halk kültürünü tanımlaması, çeşitliliği ve sanat değeri ile geçmişten geleceğe taşıması özellikleri ile dünya el sanatları içinde seçkin bir yere sahip olduğunu ve geleneksel Türk el sanatları ya da halk sanatlarından biri olan keçe yapımcılığının en eski el sanatı olarak nitelendirilebildiğini ifade eden Koşar, “Keçenin soğuğa dayanıklı ve su geçirmez olması, onu kullanım aracı olarak ilk sırada tutmuştur. Türkçe’de, keçe sözüne ilk kez XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde rastlanmıştır. Keçe kelimesinin, geçme-geçmek (kaynaşıp birleşmek anlamında) kelimeleri arasındaki bir ilişkiden dolayı kullanılmaya başlandığı düşünülmektedir. Keçeleme kelimesi de lifi keçeye dönüştürme sürecini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bir çok bilim adamı ve araştırmacı keçenin tekstilin ilk örneği olduğu, iklim Özellikleri nedeniyle de muhtemelen ilk kez Orta Asya’da üretildiği konusunda hem fikirdir. M.Ö 4. yüzyıldan bu yana keçenin buluntuları, koyunun olduğu her coğrafyadaki kazıdan çıkmıştır. Özellikle Orta Asya göçerleri, keçeyi ürününü ana temel ihtiyaç olarak kullanmışlardır. Geçmişte iklim şartlarına ve yaşam tarzına uygunluğu, sağlıklı olması, nemi tutması ve yalıtıma yatkı olması özellikleri nedeniyle "çadır örtüsünden yer örtüsüne, giysilerden günlük yaşamda kullanım ve taşıma aksesuarlarına kadar birçok alanda yaygın olarak kullanılmıştır” diye konuştu.
"Günümüz sanatçılarının tercih ettiği bir sanat dal olmuştur"
Geleneksel Türk el sanatlarının sonsuz döngü içinde yer almaya ve geleceğe taşınan kültür mirasının bir parçası olmaya devam etmekte olduğunu belirten Koşar, “Geleneksel Türk El Sanattan içinde geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan keçe popüler kültür içinde, doğal, kültürel değerleri barındıran, yenilenebilir, sürdürülebilir ve ekolojik bir malzeme olması nedeniyle günümüz sanatçılarının tercih ettiği bir sanat dal olmuştur. Günümüzde birçok yerli ve yabancı sanatçı keçeyi geleneksel yöntemlerin ve kullanımının dışında farklı malzeme ve tasarımla kullanarak, çağdaş sanat dünyası içinde yerini korumasına destek olmaktadır” şeklinde konuştu.
Toplantı sonunda ÇÜTAM Merkezi Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik tarafından Doç. Sevim Tuğba Arabalı Coşar’a bir teşekkür belgesi verildi.
Kaynak : İHA
Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Sevim Tuğba Arabalı Koşar, Çukurova Türkoloji Araştırma Merkezi’nde (ÇÜTAM) “Geleneksel Keçe Tekniğinin Sanatsal İfade Aracı Olarak Kullanımı ve Çağdaş Yorumlamalar” konulu bir konferans verdi. Koşar, keçenin sözlük anlamı olarak, yapağı veya keçi kılının dürülüp kuvvetlice bastırılması veya dövülmesiyle elde edilen kepenek, çadır, cank, külah ve döşeme örgüsü yapımında kullanılan dokunmamış kaba kumaş (aba) olarak tanımlandığını söyledi.
Maddi kültürün en güzel örnekleri olan el sanatlarının, Türk halk kültürünü tanımlaması, çeşitliliği ve sanat değeri ile geçmişten geleceğe taşıması özellikleri ile dünya el sanatları içinde seçkin bir yere sahip olduğunu ve geleneksel Türk el sanatları ya da halk sanatlarından biri olan keçe yapımcılığının en eski el sanatı olarak nitelendirilebildiğini ifade eden Koşar, “Keçenin soğuğa dayanıklı ve su geçirmez olması, onu kullanım aracı olarak ilk sırada tutmuştur. Türkçe’de, keçe sözüne ilk kez XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde rastlanmıştır. Keçe kelimesinin, geçme-geçmek (kaynaşıp birleşmek anlamında) kelimeleri arasındaki bir ilişkiden dolayı kullanılmaya başlandığı düşünülmektedir. Keçeleme kelimesi de lifi keçeye dönüştürme sürecini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bir çok bilim adamı ve araştırmacı keçenin tekstilin ilk örneği olduğu, iklim Özellikleri nedeniyle de muhtemelen ilk kez Orta Asya’da üretildiği konusunda hem fikirdir. M.Ö 4. yüzyıldan bu yana keçenin buluntuları, koyunun olduğu her coğrafyadaki kazıdan çıkmıştır. Özellikle Orta Asya göçerleri, keçeyi ürününü ana temel ihtiyaç olarak kullanmışlardır. Geçmişte iklim şartlarına ve yaşam tarzına uygunluğu, sağlıklı olması, nemi tutması ve yalıtıma yatkı olması özellikleri nedeniyle "çadır örtüsünden yer örtüsüne, giysilerden günlük yaşamda kullanım ve taşıma aksesuarlarına kadar birçok alanda yaygın olarak kullanılmıştır” diye konuştu.
"Günümüz sanatçılarının tercih ettiği bir sanat dal olmuştur"
Geleneksel Türk el sanatlarının sonsuz döngü içinde yer almaya ve geleceğe taşınan kültür mirasının bir parçası olmaya devam etmekte olduğunu belirten Koşar, “Geleneksel Türk El Sanattan içinde geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan keçe popüler kültür içinde, doğal, kültürel değerleri barındıran, yenilenebilir, sürdürülebilir ve ekolojik bir malzeme olması nedeniyle günümüz sanatçılarının tercih ettiği bir sanat dal olmuştur. Günümüzde birçok yerli ve yabancı sanatçı keçeyi geleneksel yöntemlerin ve kullanımının dışında farklı malzeme ve tasarımla kullanarak, çağdaş sanat dünyası içinde yerini korumasına destek olmaktadır” şeklinde konuştu.
Toplantı sonunda ÇÜTAM Merkezi Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik tarafından Doç. Sevim Tuğba Arabalı Coşar’a bir teşekkür belgesi verildi.
Kaynak : İHA