Hafızam beni yanıltmıyorsa Ümit Öztekin daha henüz vatani görevini yapmamıştı. Bir gün Elmalı’ya hakim bir noktadan bana “Elmalı tarih ve kültür kenti. Ama değerlendiremiyoruz. Elmalı için çok güzel projelerim var” demiş ve eklemişti: “Elmalı esnafı, Beypazarı’nı mutlaka görmeli. Bir gezi düzenleyeceğiz ve esnafımızın Beypazarı’nı yerinde görmesini sağlayacağız.” Belediye Başkanı Öztekin’in konuşmalarında zaman zaman Beypazarı ya da Safranbolu örneklerine rastlarız.
Safranbolu’ya da nasipse gideceğim ama Ankara’ya gitmişken Beypazarı’nı görmeden gelmedim. Başkan Öztekin’in neden “Beypazarı” örneği verdiğini de anladım.
Beypazarı Ankara’ya 105 kilometre uzaklıkta. Yani Antalya- Elmalı arası kadar. İlçeye gelen özellikle gruplar hareketliliği sadece bir sokakta sağlıyor. O sokağın hemen paralelerindeki sokaklara insan sirkülasyonu göremezsiniz. Ama o sokakta tüm ilçeye yetiyor.
İlçedeki o tek sokakta hareketlilik nasıl sağlanmış ? Derseniz. Gördüklerimi sizlerle paylaşayım.
Öncelikle sokak üzerindeki evler restore edilmiş. Hemen hemen tamamının üstü konaklama amaçlı kullanılıyor. Girişleri ise dükkan olarak düzenlenmiş. Kimisi restaurant olarak hizmet veriyor, kimisi lokumcu-tatlıcı dükkanı olarak. Kimi konağın altında cafeler var, kimisinde gümüş takı-hediyelik eşya satanlar. Sokakta her şey var. Kuru bakliyat satandan, sebze ve meyvanın güneşte doğal ortamda kurutulup satanına kadar. Fırınından gözlemecisine kadar.
Dilimlenmiş ve kurutulmuş elma dilimlerini ben Beypazarı’nda birçok tezgahta gördüm.
İkram bol, dükkanların ya da tezgahların önünden geçerken sizi gören bay ya da bayan çalışanlar hemen dükkanın önüne çıkıyorlar. Size dükkanlarında sattıklarından tadımlık ikram ediyorlar. Almasanız bile “yine bekleriz” diyerek sizi gülen bir yüzle uğurluyorlar.
Beypazarı havucun başkenti. Bazı dükkanlarda havuç taze taze orada sıkılıyor ve adeta zorla misafirlere tattırılıyor. Pet şişeler içinde karadutun suyunu bulabilir, size ikram edileni içebilirsiniz. İster orada için, isterseniz plastik şişe içinde satın alın. Yolunuz uzunsa, dolapta yarı donmuş kara dutun suyunu da alabilirsiniz.
Sokak üzerinde birde köylü pazarı var. Küçük küçük tezgahlar. Evlerde yapılan erişte, tarhana, kırmızı biberden, salçalara, böreklere, kurutulmuş kekikten, nanelere kadar, ada çayından onlarca çeşit baharata, yiyeceğe kadar herşey var. Kimi tezgahlarda el emeği- göz nuru işler satılıyor.
Kısaca o sokakta sadece yok olan “yok” kelimesi.
Bazı tarihi mekanlar müzeye döndürülmüş. Türk Hamamı Müzesi, Yaşayan Müze. Girişler ücretli. Bazılarında görevliler eşliğinde geçmiş yaşatılıyor. Sadece müzeyi gezmiyorsunuz, ebru sanatı, hat sanatı gibi aktivitelere de katılıyorsunuz.
Ben Beypazarı’na alışveriş etmek için gitmedim. Ama bolca alışveriş yaptım. Alışveriş yapmak zorunda kaldım. Ortamın ve tezgahların albenisi, beni ister istemez alışverişe yönlendirdi.
******
Yılda binlerce konuğu ağırlayan Beypazarı bu konuma nasıl ulaştı ? Herşeyin bir başlangıcı vardır değil mi ?
İnternetten kısa bir araştırma yaptım. Bir dönem Beypazarı Belediye Başkanlığı da yapmış olan Mansur Yavaş’la ilk adımların atıldığını görüyorum. Bir röportajda Mansur Yavaş, yerel dinamikleri ortaya çıkararak Beypazarı'nı nasıl turizm cenneti haline getirdiklerini anlatırken, kalkınmanın, gerçekte sihirli değneklerin işi olmadığını, vizyon sahibi yöneticilerin mevcut potansiyelleri değerlendirerek hayata geçirmeleriyle mümkün olduğunu anlatıyor ve ekliyor. “Burada vatandaşın katılması çok önemlidir. Çünkü insanlar kendilerine değersiz görünen malına masraf etmek istemez”
Mansur Yavaş röportajında yol haritasını da gösteriyor : “Biz daha çok sponsorlarla yaptık. Şöyle bir örnek vereyim bugün büyük ölçekli bir tarihi eserin restorasyonuna bir kaç milyon dolar gidiyor.”
İnternetten öğreniyorum ki, Beypazarı ekonomisinin geliştirilmesi ve rekabet gücünün artırılması amacıyla yöresel ürünlerin ticarileştirilmesi ve/veya katma değerinin artırılmasına yönelik bir strateji geliştirilmesi amacıyla “Beypazarı Belediyesi tarafından Beypazarı Kaymakamlığı ve Beypazarı Kültürünü ve Turizmini Geliştirme Koruma ve Yaşatma Derneği ortaklığıyla yürütülen ve Ankara Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen “Beypazarı’nın Yöresel Ürünlerini Ticarileştirme Stratejisi” projesi başlatılmış. Proje ile Beypazarı’nın artıları, eksileri ortaya konmuş, yapılacaklar kalem kalem belirlenmiş.
Yine internette dolaşırken Beypazarı ile ilgili A’dan Z’ye herşeyin anlatıldığı, gidildiği zaman nerede kalınabileceği, nerelerin gezilebileceği, hangi yöresel ürünlerin yenilip-içilip- alınabileceği konusunda bir siteye de rastladım.
*****
Elmalı’nın Beypazarı’ndan hiçbir eksiği yok. Hatta fazlalıkları var.
Merkez ilçe belediyeleri tarafından sık sık gruplar getiriliyor. Özellikle hafta sonları bir hareketlilik var. Yazları, yazlıkçılar sayesinde zaten hareketli. Kadir Gecesi gibi gecelerde iğne atsana yere düşmeyecek.
Peki bu hareketliliği Beypazarı ile kıyaslarsak, değerlendirebiliyor muyuz ?
Tek kelime ile hayır.
Helvacılık Çarşısı, ilçeye gelen konukların mutlaka uğradıkları bir yer. Peşi sıra dizilmiş leblebiciler, lokumcular, helvacılar, susamlı çörekçiler. Arada fırınlar, bana göre son derece otantik bir çay ocağı.
Helvacılık, Beypazarı’ndaki o sokağın bir benzeri. Ama çok daha küçüğü, özellikle de esnaf-tezgah ve çeşitlilik bakımından.
********
Ne yapılabilir ?
Öncelikle Helvacılık Çarşısında boş bulunan dükkanların ya sahipleri tarafından bizzat ya da kiralanmak suretiyle faal hale getirilmesi sağlanmalı. Bunun çeşitli yolları var, bunu bir başka yazımda değerlendireceğim. O değerlendirmeyi yaparken, restorasyon çalışmaları biten sokaklardaki tarihi boş evlerin durumunu da değerlendireceğim. Özel mülk diye sahiplerinin buraları değerlendirmemeleri söz konusu olamaz.
Helvacılıkta boş dükkanlar değerlendirildikten sonra bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Helvacılık ve restorasyon çalışmaları biten sokaklarda yapılacak işlere ilişkin bir sınırlama getirilmeli. Mesela Helvacılık Çarşısı’nda mevcuttan daha fazla leblebi, lokum, helva, susamlı çörekçi satan dükkanların faaliyetlerine izin verilmemeli. Helvacılık’taki boş dükkanlar, Elmalı’da köylerde ev hanımların yaptığı kuru erzakların satıldığı işyerleri, gözlemeciler, ev yemeklerinin sunulduğu lokantalar, peynir-yoğurt - yumurta gibi gıda maddelerinin satılacağı dükkanlar, sebze ve meyvaların satılabileceği işyerleri, hediyelik eşya mağazaları olarak değerlendirilmeli.
Bu arada yeni restore edilmiş tarihi evlerin altları işyeri olarak düzenlenmeli. Yine bu işyerlerinde de yapılacak işlerle ilgili de bir sınırlama getirilmeli. Özellikle bahçeler cafe, restaurant olarak değerlendirilmeli. Bazı tarihi konaklar yaşayan müze olarak değerlendirilmeli. Bazıları yaz aylarında konaklama tesisi olarak hizmet vermeli. Sadece Ramazan Ayı’nı Elmalı’da geçirmek için onlarca ailenin Elmalı’ya gelmesi sağlanabilir.
Bu işe öncü olunması lazım. Benim önerim, Elmalı Belediyesi’ne ait Muhammed Hamdi Yazır Müzesi olarak kullanılan binanın, yine belediye tarafından konaklama ve restaurant-cafe tesisine döndürülmesi. Elmalı Kültür ve Turizm Derneği’ne tahsis edilen Kandilzade Hasan Sıtkı Bey Konağı’nın da yeni baştan Antalya Valiliği tarafından restore edilerek buranın da konaklama ve yöresel yemeklerin yapıldığı restaurant-cafe olarak kullandırılması. ATSO ile Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin iki tarihi konağı kiralayarak buraları konaklama amaçlı turizme kazandırmaları da Elmalı’nın Safranbolu olması yolunda önemli adımlar olacaktır. Sadece bu kurumlarla değil, Türkiye’ye marka olmuş büyük şirketlerle de görüşülmeli ve onlardan da birer konağı konaklama amaçlı restore etmeleri talep edilmelidir.
Yukarıda da bahsettiğim gibi, tarihi konakları boş tutmaya kimsenin hakkı yoktur. Boş olan binalarda çıkabilecek bir yangın, koskoca bir sokağı yutup gider, konak sahiplerine hatırlatılmalıdır.
Elmalı Belediyesi bir türlü tam olarak hayata geçiremediği Elmalı’nın yöresel tatlarını farklı, ilgi çekici ambalajlar ve kendine özgü sunumları ile pazarlamaya yönelik düşüncesine artık başlamalı, özellikle internet üzerinden satışa ağırlık vererek, ilçenin tanıtımına da ekstra bir katkı sağlamalıdır.
Elmalı’yı tanıtan, Elmalı’ya nasıl gelinebileceğinden, nerelerde konaklanabileceğine, nerelerin gezilebileceği, nerelerde nelerin yiyebileceğine, tarihi ve turistik yerleri, türbelerin kısa tanıtımları ile birlikte yeralacağı bir internet sitesi süratle hazırlanmalıdır.
Kasaplarda et yemeklerinin hazırlanıp, taş fırınlarda pişirilmesine imkan sağlanması ve Helvacılıkta kapalı mekanlarda yenilmesi talepleri karşılanmalıdır.
Elmalı’da tarihi bir hamamımız var. Hamam kültürünü yaşatmak bile tanıtım ve ziyaret aracıdır.
Sonuç olarak; Elmalı’da ortam uygun sadece iki eksiklik var. Biri “girişimcilik”, diğeri girişimcileri özendirecek örnek girişimlerin yapılmaması.
Ben; milyonlarca lira harcayarak sokaklarımızı sağlıklaştırma adı altında tarihi evlerin dışını restore edene kadar, o parayı birkaç evi baştan aşağı restore edilerek konaklama ya da restaurant olarak turizme kazandırmanın, daha doğru olur düşüncesindeyim.