Antalyaspor taraftarına gerine gerine, mutlu mesut maç seyretmek yasak. Günah.
Bu sezon hiç bir maçımızı rahat izlediğimizi hatırlamıyorum.
Hep stres. Hep stres. Sıkıntı. Maçın bitmesi ya da bitmemesi için dua ettiğimiz kaç maç oldu hatırlamıyorum.
İşte son iki iç saha maçı. Birisinde uzatmalarda Fredy’nin attığı golle sahadan altın değerinde 3 puanla ayrıldık.
Gaziantep maçının da bitmesi için dualar ettiğimiz dakikalar yaşadık. Hem de 100 dakika. Dile kolay. Eziyet, resmen eziyet çektik.
Yok Gaziantep Fk’nin çok iyi olmasından değil. Gaziantep’in bizden iyi futbol oynamasından hiç değil. Zaman zaman futbolcuların saçma sapan hareketlerinden, zaman geçirmek için ellerindeki - ayaklarındaki topu rakibe hediye etmelerinden, 3'e 1 kaldıkları posizyonda topla direk kaleye gitmek varken korner direğine gidip zaman geçirmek, topu kornere çıkartarak daha fazla zaman kazanılmak istenmesinden,
Defansın anlamsız tutukluğundan kaynaklanan bir hatada topu tınkır mıngır ağlara giderken, mucize ile direğe çarpması ve Güray tarafından kornere gönderilmesinden, kalecinin Antalyaspor’un ceza sahası içersinde olduğu posizyonda yarı sahadan kaleye, bomboş kaleye gönderemeyen futbolcuya kadar inanılmaz hatalar zinciri izledik.
Alınan başarısız skorlar takım içerisinde, teknik heyette inanılmaz baskı yaratmış. Gerginlik tavan yapmış. İlk defa Nuri Şahin’in Fernando’ya tepki gösterdiğini gördüm. Saha kenarında inanılmaz stresliydi. Futbolcular birbirlerine bağırıp durdular. Amar’ın bir posizyonda uzaklaştıramadığı top sonrasında Güray’dan fırça yedi. Veysel Amar’ı teselli etti.
Baskı seyirciden değildi. Futbolcuların stresinden kaynanlanan bir baskı idi.
Her şeye karşın alınan 3 puan Antalyaspor için hayat öpücüğü oldu. Yaraya pansuman oldu.
Ama bundan sonrası çok daha zor.
Hafta sonu Kasımpaşa, hafta içi Beşiktaş maçı var. En az 1 puan şart. Alınacak bir galibiyet ise işlerin terse dönmesine, takımın toparlanmasına neden olur.
Zor. Çok zor. Moralsizlik takımı demorilize etmiş. Allak bullak etmiş.