Antalyaspor zor da olsa kazandı.
Zor da olsa diyorum, kaybedebilirdi de. Ya da daha da farklı kazanabilirdi.
Rakip iyi değildi. Ama Antalyaspor rakipten de kötüydü.
Eleştirmeyin diyorlar. Ama eleştiri olmazsa doğrularda olmaz.
Öncelikle henüz taktiksel anlayışımızı sahaya tam olarak yansıtamıyoruz. Ne oynamak istediğimiz ya da ne oynadığımız da belli değil.
4-2-3-1 diyoruz ama sahada onu da görmekte zorlanıyoruz.
Bir karmaşa, bir telaş var. Özellikle orta sahada sorun var. Rakipler adeta ellerini kollarını sallayarak geliyorlar. Biraz da teknikleri iyi olduğu zaman çok kolay oluyor onlar için.
Kendi sahanda oynuyorsun ama rakipten baskı yiyorsun. Kendi sahanda oynuyorsun ama rakip normalde gol olması gereken pozisyonlardan yararlanmıyor.
Rakip 1 puanlı ve ligin dibinde. Ve rakip transfer yasağını kaldırmıyor, kaldıramıyor.
Kadrosu belli. Daha iyi bir kadro yapısına sahibiz ama dakikaların çoğunda rakip oynadı biz seyretti.
Sadece biz değil Alex’de seyretti.
Townsend henüz hazır değil. Hiç hazır değil. Gaich’ten daha fazla yararlanmalıyız.
Hızlı atak, kontratak nedir bilmiyoruz. Biliyoruz ama ya korkumuzdan, ya endişemizden ya da hoca çıkmayın dediği için rakip kaleye hızlı ve çok adamla değil, daha yavaş ama az adamla gidiyoruz.
BIRAKTI GİTTİ ZANNETTİM
Belki dikkatinizi çekmiştir.
Antalyaspor’un zaman zaman yedek kulübesinin önü boş kaldı. 3-4 dakikalık sürelerle. Yedek kulübesinin önündeki çerceve de Antalyaspor’un teknik direktörünün veya yardımcılarından birisinin bile olmaması çok garip geldi.
Hatta bir arada acaba yedek kulübesinin arkasında bir kapı vardı da Alex bırakıp gitti mi dedim kendi kendime !!!
TAHRİKÇİYE GEREK YOK ?
Liglerde her takım analizcisini, yardımcılardan birisini veya bir başkasını deplasmanlarda basın tribününe gönderip kendi takmı için kayıt aldırır ya da yukarıdan eksikler daha net görüldüğü için destek alınır.
Adana Demirspor maçında da bu oldu.
Yabancı uyruklu bir Demirspor takımının parçası diyelim basın tribününe geldi.
Ama daha ilk girişten itibaren sıkıntı yaşatacağını gösterdi. İlk yarı bitmeden yerini terk etti ve oturan basın mensuplarını kaldırdı ve maçı ara boşlukta ayakta izlemeye başladı.
İkinci yarı yerine geri döndü ama bu defa da amigo gibi bağırmaya başladı. Kendi gollerinde cırlak sesi ile sevinç çığlıkları attı.
Taraftar tepki gösterdi. Bu kez taraftarla didişmeye, ukala hareketler yapmaya ve ardından el kol işaretleri yapmaya başladı.
Tansiyon biraz daha yükselseydi o arkadaş mutlak surette taraftarın dayağını yiyecekti.
Gelirsin adam gibi oturursun. Kimseyi tahrik etmezsin. Pislik yapmazsın.
Kim olduğun belli değil, ne yaptığı belli değil, futbol kariyerin belli değil ama gelipte basın tribününde ukalalık yapamazsın.
Bizde olmadı ama başka bir takımın tribünden gerekli cevabı mutlaka alırsın.
Herkes haddini bilecek.
Bundan sonra bunun gibiler için TFF medya sorumlusunun gereğini yapması için sağlanacaktır.