Yine, her zaman yaptığım gibi; önce hatalardan başlayacağım.

Evet, Antalyaspor yönetimi, Galatasaray maçı için “taraftar nezdinde” gerekli tedbirleri almadı.

Aynı Antalyaspor yönetimi, maçın kaderiyle oynayan, tüm pozisyonlarda takdir hakkını İstanbul ekibinden yana kullanan Zorbay Küçük ve VAR hakemi Arda Kardeşler ile ilgili de maç sonunda hiç bir reaksiyon almadı.

Ancak bunları söylüyor olmam, aynı hataların hatta daha ağırlarının geçmiş senelerde ve geçmiş yönetimlerce de yapıldığı gerçeğini değiştirmiyor...

Geçtiğimiz senelerde, mevcut Antalyaspor yönetiminin Galatasaray maçı için almadığı tedbirlerin alındığı bir Trabzonspor maçı hatırlıyorum. Batı Alt’ta, Üst’te, VIP’de, stad girişinde kuyrukta, önümde her yerde Trabzonspor taraftarları vardı ve o gün, kendimi kendi şehrimde azınlık gibi hissetmiştim.

Dolayısıyla bu, bugünlük bir sorun değil; hiç olmadı. Dün vardı, yarın da var olacak.

Passoligler kapalı olsa, loca sahiplerinin davetlileri olacak, onlar olmasa, Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün idaresindeki protokol tribününün davetlileri olacak. Evet, tedbir almayıp Antalyaspor taraftarlarının sinir uçları ile oynandı ve bu sezon da bu ders yönetimsel bazda geçilemedi ancak bunun çözümü ne 15 gün önceden Passolig satışını kapatmak ne de rakip takım formalarını çıkarttırmak.

Bugün, Antalyaspor Passolig’ine sahip 165 bin insan var. Antalya’da, 165 bin Antalyaspor taraftarı var mı?

Galatasaray maçına gelen ve gizli ya da açık açık Galatasaray’ı destekleyen insanların tamamının son 15 günde Passolig çıkartan insanlar olduğunu düşünüyor musunuz?

İçlerinde benim de tanıdığım bir çok Galatasaray taraftarı, geçmiş sezonlardan sahibi olduğu Antalyaspor Passolig’i ile Cumartesi akşamı statta maçı izledi.

Yani, Passolig’e getirilecek kısıtlamalar, dün bir işe yaramadı, yarın da yaramayacak.

Gereken tek şey, zihniyet değişimi...

Peki “zihniyet” nasıl değişecek?

Öncelikle, Antalya’daki Antalyaspor taraftarı sayısının artması gerekiyor.

Bunu sağlayacak olan şeyler; liyakatli yönetim, süreklilik, dominant ve agresif futbol, doğru ve seyir zevki yüksek futbolcular; bu piramidin en temelinde ise; sportif başarı.

Antalyaspor’u seven, benimseyen ve destekleyenlerin sayısı arttıkça, Antalyaspor; kalplere girdikçe zaten rakip takım taraftarları statta oturacak yer bulamayacak...

Futbolu, skordan daha fazlasını yorumlayabilecek kadar iyi bildiğimi düşünüyorum. Ve Antalyaspor’un bugün sahada gösterdiği rakibe göre değişen oyununu, yapılan transferlerin önemli bir bölümünün Antalyaspor’a hem performans hem de sonraki sezonlarda yüksek bonservis getirisi olarak geri dönüş sağlayacağını, artan oyuncu kalitesi ile Nuri Şahin’deki değişimi görebiliyorum. Halen yerel basından kaçsa da...

Yine futbolda, saha içi sonuçlar kadar başarı kriteri olarak değerlendirilmese de, ekonomik olarak sağlıklı işleyiş kurmanın ne denli zor olduğunu da biliyorum ki, bunu Antalyasporlu futbolcuların aylarca maaş alamadığını öğrendiğimiz dönemlerde, saha sonuçlarına etkisini direkt olarak gördük...

Yazımın en başında da söylediğim gibi, Sabri Gülel ve yönetiminin de hataları mevcut ancak bir gerçek var ki bu hatalar, geçmiş sezonlarda yapılan yanlış transferler kadar pahalı hatalar değil...

Ancak bugün; Mark Mampassi, Balint Szabo, Nakajima, Alperen Uysal ve daha nicelerini konuşmak yerine; Dario Saric’in ve Adam Buksa’nın satın alma opsiyonunun erkenden kullanılmasını, Jehezkel’in performansını, Kaluzinski’nin kıracağı olası bonservis rekorunu; oynanmaya başlanan agresif ve doğru oyunu konuşabiliyorsak ve futbolcu grubunun aylarca maaş alamadığı düzenden, günü gününe maaş aldıkları bir ekonomik reformdan bahsediyorsak; geldiklerinden beri en çok eleştirdiğim yönetim olma özelliğini taşıyan Sabri Gülel ve ekibinin hakkını vermek ve camia olarak bir “seçim” yapmak zorundayız...

Sabri Gülel ve ekibinin “Anka Kuşu” hikayesini sahiplenip destekleyecek miyiz, yoksa...

Ekleme Tarihi : 2023.10.08 22:07:56

Son Düzenlenme Tarihi :